TARSUS KADIN PLATFORMU DÜN AÇIKLAMA YAPTI

Tarsus haber-Tarsus Kadın Platformu tarafından, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak Yarenlik Alanında basın açıklaması yapıldı.“İstanbul Sözleşmesi bizim vazgeçmiyoruz” pankartı açan kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Tarsus Şube Başkanı Yasemin Yücel, şunları söyledi:

 “Biz bitti demeden bitmez! Bugün de yarın da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Hukuksuz kararınızı tanımıyoruz; Asla itaat etmiyoruz!

 Önceleri sinsice, sonrasında alenen süregelen cinsiyetçi, homofobik ve transfobik politikaların sonucu olarak 19 Mart 2021’i 20 Mart’a bağlayan gece yarısı Cumhurbaşkanı’nın keyfi ve hukuksuz Kararı’yla Türkiye’nin, 2011 yılında ilk imzacısı olduğu, 2014 yılında mecliste oybirliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden “çekildiği” ilan edildi.

Geçtiğimiz gün, aksi artık düşünülebilir bile olamayan bir şekilde Danıştay’ın da “Cumhurbaşkanı’nın kararları Anayasa’ya aykırı olsa bile biz karışamayız” diyerek yürütmeyi durdurmayı reddetmesiyle bugün 1 Temmuz 2021 itibariyle bu karar kesinleşti.

Devletin ve sözde hukukun erkek yasama, erkek yürütme ve erkek yargının tahakkümcü ittifakının sonucu olarak birileri bugün biz kadınlar ve LGBTİ+ların haklarımızı elimizden alarak şiddet faillerinin alanlarını genişletebileceklerini, bizi erkek şiddeti karşısında daha da korumasız bırakarak sesimizi kısabileceklerini, sindirebileceklerini, susturabileceklerini, hayatlarımızı rehin alabileceklerini sanabilir. Ancak yanılıyorlar.

İstanbul sözleşmesinden çıkmak demek Elmalı’daki istismara zemin hazırlamak demektir.  İstanbul sözleşmesinden çıkmak demek çocuğu, kadını, LGBTİ+yı toplum kurallarını bahane ederek erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmak demektir.

İstanbul sözleşmesinden çıkarak Rahmi Akman ve benzerlerinin sözde aile değerlerine teslim etmiş oluyorsunuz o çocukları. Bu kararların, bu politikaların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Elmalı kararı durduk yere kendiliğinden çıkmadı!

Şirin Ünal, Zaynal Abakarov, Musa Orhan, Tolga Ağar gibilerinin cezasızlığının verdiği pervasızlıkla Rahmi Akmanlar türüyor ve çocuklara, kadınlara, LGBTİ+lara hayatı dar etme hakkını kendinde buluyor.

Bu ülkede maalesef Hukuk dediğimiz şey anca bu zihniyetin türemesine hizmet ediyor. Tam da bu sebeple artık iyice ayyuka çıkmış bu hukuksuz kararınız bizim nezdimizde yok hükmündedir! Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Bizim için bitmedi. Biz her gün yeniden başlıyoruz, hayatın her alanında, her yerde, her an mücadele ediyoruz. Çok iyi biliyoruz ki biz İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız. Yüzyıllardır süren bu mücadele emeğimizle, bedenlerimizle, kimliklerimizle, arzularımızla eşit, özgür, erkek-devlet şiddetine maruz kalmadan yaşayana kadar da bitmeyecek.

 Biz lütuf değil eşitlik istiyoruz. Bir kere daha söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve en temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşmedir. Temelini ise kadınların ve LGBTİ+ların yüzyıllardır savundukları eşitlik talebi oluşturuyor. Eşitlik talebi reddedilerek erkek şiddetiyle mücadele edilemez yalnızca şiddet yeniden üretilir.

 Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle erkekler hiç üstlerine vazife olmadığı halde tanıdıkları, tanımadıkları kadınların ne giydiklerine, günün hangi saati, nerede olabileceklerine, kiminle, ne şekilde görüşeceklerine müdahale etme cüretini kendinde bulabiliyor. Bu toplumu çürüten; Kadınların giydikleri şort, dışarıda oldukları saat ya da yürüdükleri sokaklar değil, erkeklerin tahakkümcü zihniyeti, erkek devletin şiddeti/tacizi/tecavüzü meşrulaştıran politikalarıdır.

 Erkeklerin “gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle kadınları öldürme, toplum değerini bahane ederek LGBTİ+’lara şiddet uygulama cüretini kendilerinde görmelerinin temel nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir! Bununla mücadele eden sözleşme ve yasaları uygulamak yerine ‘Biz başka eylem planı yapacağız’ demek kadınların, çocukların ve LGBTİ+ların hakları ve hayatlarıyla alay etmektir.

 Devlet her bir yurttaşı eşit kabul etmek ve yaşam haklarını korumakla yükümlüdür. İstanbul sözleşmesinden çıkmak demek devletin kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+ları eşit yurttaş olarak kabul etmemesi, itaate, ikincil olmaya zorlaması demektir.

 Bunu asla kabul etmiyoruz. İşte bu yüzden bizi cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, konuştuğumuz dil, yaşadığımız hayat üzerinden ayrıştırma çabalarının karşısında, birimizin şiddet gördüğü koşulda hiçbirimizin güvende olmadığının bilinciyle, hep birlikte yan yanayız. 20 Mart’tan beri katilleri değil kadınları, tacizcileri değil gökkuşağını, mafya çetelerini değil LGBTİ+ları engellemek için yaptıkları her şeye rağmen sokaklardayız, her yerdeyiz.  Meydanlardan da, birbirimizden de, İstanbul Sözleşmesinden de vazgeçmiyoruz! Çünkü bu mücadele bizim hayat mücadelemizdir!

 Tıpkı bugünden önce olduğu gibi 1 Temmuz’dan sonra da buradayız, eşit ve şiddetsiz yaşamak için hayatın her alanında mücadeledeyiz. Sözleşmeyi iptal edenler “aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor” gerekçeleriyle şiddeti bir “değer”miş gibi pazarlamaya, topluma içkin kılmaya, normalleştirmeye çalışıyorlar.

 Ancak bizler bizi eşitsizliğe mahkûm eden cinsiyetçi, homofobik ve transfobik yargıları değiştirmek, yalnızca fiziksel değil her türlü erkek şiddetine karşı dayanışmamızı büyütmek, şiddete uğrayan kişinin diline, dinine, kıyafetine, ırkına, medeni durumuna, vatandaş olup olmamasına, sınıfına, cinsel yönelimine, cinsiyet kimliğine göre ayrıştırılmasına izin vermemek, devletin İstanbul Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi için mücadeleden asla vazgeçmemek için dişimizi tırnağımıza takıp var gücümüzle bu eşitsizliklerle mücadele edip toplumu dönüştürme çalışmalarımıza devam edeceğiz. Cinsiyetçi, homofobik, transfobik politikalarınızı görüyor ve tanıyoruz. Eşit yurttaş olarak görmediğiniz ve toplumun en az %50 sini oluşturan biz kadınlar ve LGBTİ+ların sizlerle ve cinsiyetçi politikalarınızla hesabımız burada bitmedi. Biz bitti demeden de bitmez. Bu gücü haklı eşitlik talebimizden ve birbirimizden alıyoruz.

Nasıl bu sözleşmeyi mücadelemizle var ettiysek, bugünden sonra da daha eşit, daha özgür günleri birlikte var edeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması!

 

0 Yorumlar

Yorum Gönder